6 Mayıs 2016 Cuma

İyi Kız - Mary Kubica

Kitabın Adı: İyi Kız
Yazar: Mary Kubica
Sayfa Sayısı: 462
Yayınevi: Martı
Puanım: 2.5/5

Orijinal İsim: The Good Girl

Benim polisiyelerle aram hiç barışmayacak galiba ._. Okuduğum çoğu polisiye roman gibi bunu da beğenmedim maalesef L

Hemen konusundan bahsedeyim;

Varlıklı bir aileden gelen ve 25 yaşındaki bir resim öğretmeni olan Mia, bir gün sarhoşken Colin Tatcher adında birisi tarafından kaçırılır. Colin’in kızı onu tutan adama teslim etmesi gerekirken ‘çeşitli sebeplerden’ dolayı son anda bundan vaz geçer ve Mia’yı uzak bir kulübeye götürür.

Aylar sonra Mia o kulübede bulunur ama isminin Mia olduğunu ısrarla reddeder (Ona göre ismi Chloe’dir.) ve neredeyse hiçbir şey hatırlamaz.

Öhöm! Evet, konu bu. Aslında şimdi bakıyorum da çok da ilgi çeken bir yanı yokmuş. Yani bana göre :I Zaten kitabı almamın sebebi de konusu falan değil, bildiğiniz kapak ve gövdenin rengiydi. Kendileri en sevdiğim renktir de *-*

Kitap üç kişinin ağzından anlatılıyor. Mia dışındaki tüm karekterler neredeyse :D Mia’nın annesi Eve, Mia’yı kaçıran adam Colin, olayı soruşturan dedektif Gabe… Bu kısmı biraz hoştu kabul ediyorum ama bir süre sonra o da beni sıktı. Çünkü olayın soruşturulma kısmını veya Mia yokken ailenin durumu nasılmış hiç merak etmediğimi fark ettim.

Ve zaman kavramı olarak ikiye ayrılmıştı kitap. Mia’nın bulunmasından öncesini bir de bulunduktan sonrasını okuyoruz. Bana göre kitabın sonlarına doğru olan bir olaya kadar kızın bulunmasından sonrasını okumak biraz gereksizdi. Çünkü gerçekten ailenin çektiği sıkıntıları merak etmiyordum! Bana göre az önce bahsettiğim noktaya kadar “SONRA” kısmında önemli hiçbir şey anlatılmıyordu.

Colin karakterine başta hiç ısınamamış olsam da daha sonra ondan hoşlanmaya başladığını fark ettim. Colin’i sevmem sayesinde zaten benden bu puanı alabildi kitap. Kitabın sonu da okuma serüvenim boyunca tepki gösterdiğim ilk ve son bölüm oldu.

Kitabın sonu demişken… Ben bu kitapla ilgili spoiler yedim. Beni en çok heyecanlandıracak kısım muhtemelen kitabın sonundaki önemli bir şeyi öğrendiğimiz bölüm olacaktı. Ama nasıl becerdiysem, (kitabın sonuna göz bile gezdirmemiştim dikkatinizi çekiyorum) rüyamda gördüm. Resmen rüyamda kendimle karşı karşıya oturmuş kendime kitabın nasıl bittiğini anlatıyordum. Rüyasında kendi kendine spoiler veren ilk kız olarak tarihe falan geçmem gerekiyor :’(

Sonuç olarak kitap benim için çok başarılı değildi. Ya da başarılıydı ama ben polisiye okumayı sevmediğim için sevmedim. Yeri gelmişken söyleyeyim kitap elimde bir hafta süründü :I


Her neyse kendinize iyi bakın! Bir sonraki yazımda görüşmek üzere ^^

** Resim bana ait değil, Kronik Okur'a ait. (kronikokur.blogspot.com.tr)

29 Nisan 2016 Cuma

Karanlık Zihinler - Alexandra Bracken (Karanlık Zihinler #1)


 

Kitabın Adı: Karanlık Zihinler
Orijinal İsim: The Darkest Minds
Yazar: Alexandra Bracken
Sayfa Sayısı: 576
Yayınevi: Parodi
Puanım: 4.5/5



Blogumdaki ilk kitap yorumum henüz iki gün önce bitirdiğim Karanlık Zihinler’e ait olsun istedim.
Öncelikle şunu söylemem gerekiyor. Bana hemen 2. kitabı fırlatın *-* Ciddiyim, bitirmemin üstünden 2 gün geçti ama ben hala etkisinden çıkamadım kitabın. Evet, başlarda kitap biraz sıkıcı gidiyordu ama yaklaşık ilk 100 sayfasından sonrasında kitabı elinizden hiç bırakmamak istiyorsunuz. Peki, en azından bende öyle olmuştu. Ailem ders çalıştığımı zannederken ben kapının arkasına geçip Karanlık Zihinler okumakla meşguldüm. Tabii aniden odaya girince de sanki oraya test kitabı almaya gitmişim gibi davranıyordum :D
Yine de siz beni örnek almayın :I


Kitabın konusundan biraz bahsedecek olursam;
İAAN isimli virüsten etkilenen her çocuğu hükümet toplayıp Dünya’nın her yerine dağılmış olan kamplara yerleştirmektedir. Ki zaten çocukların bir çoğu bu virüse kapılmış kalanlar da ölmüştür.
Kamplarda çocuklara işkence edilmektedir. Orada çocuklar 5 renge ayrılır. Kırmızı, ateş kontrolü; turuncu, zihin kontrolü; sarı, elektrik kontrolü; yeşil, üstün zeka; mavi, telekinezi.
Ruby isimli baş karakterdeki kızımız aslında turuncu olmasına rağmen kampa alınmadan önce renklerin belirlendiği bir sağlık kontrolünden geçerken, kendisini kontrol eden doktorun onun yeşil olduğunu düşünmesini sağlamıştır. Bundan bir süre sonra da kırmızı, turuncu ve sarılar çok tehlikeli olma sebebiyle yerleşim yerlerinden alınıp öldürürülmüştür. Ama tabii ki bizim kızımız bundan paçayı sıyırmıştır.
Bir gün kamptan kaçma fırsatı bulunca bunu tepmek istemez ve dışarıda yeni bir çok kişiyle tanışır. Ve zaten ardından da olaylar, olaylar…



Kitaptaki karakterlerin her biri çok iyiydi bence. Kötü karakterleri bile sevdiğimi söylemem gerekiyor. Chubs’a başta sinirlenmiş olsam da sonradan ona da çok kanım ısındı ^^ Lakin tabii ki favorilerim Ruby ve Liam ‘dı. Bir de Zu. Her neyse :D

Yazarın kalemi oldukça hoşuma gitti. Bana göre betimlemeler tam bir distopya kitabında olması gereken kıvamdaydı. Dili de oldukça akıcıydı. Çeviriyle ilgili her hangi bir hata gözüme çarpmadı. Orijinal kapak için de Parodi’ye buradan teşekkürler *-*

Birkaç yorum okumuştum da, okurlar genellikle Ruby’nin pısırık hareketlerinden rahatsız olmuş. Bu konuda benim de fikirlerim şöyle. Elbette ben de Ruby daha güçlü bir karakter olsun isterdim ama bunun böyle olması da kitaba ayrı bir gerçeklik kazandırmış. Açıkçası o kadar şey yaşadıktan sonra olaylar başladığı anda Ruby’nin “Hurraa!!” diye harekete  geçmesi beni şaşırtır ve rahatsız ederdi. Bu tarz şeyler daha önce başına gelmediği için başta çekingen davranması çok normal bana göre.

Konuyu, yazımı, karakterleri, çeviriyi, kapağı ve ismi çok beğendim. En kısa zamanda ikinci ve üçüncü kitaplarını da almayı düşünüyorum. Kitapla ilgili tek problemim bahsettiğim gibi ilk 100 sayfayı okuyana kadar biraz sürünmüş olmam :D


** Aslında kitap yorumları yaparken kitaplardan alıntılar koymayı düşünüyordum ama bu kitabı okurken heyecandan alıntı almayı falan unutmuşum :D O yüzden kitabın sıkıcı sayfalarında aklım yerindeyken gözüme çarpan ufak bir alıntı koyabileceğim sadece.

“Hayal kurmak sonunda hayal kırıklığına, hayal kırıklığı da öyle kolayca atlatılamayan sıkıntılı bunalımlara yol açardı. Siyaha yem olmaktansa grinin sınırlarında kalmak daha iyiydi.” (Sayfa 41)


Not: Fotoğraf bana ait değil kusura bakmayın, henüz fotoğraf çekemiyorum :I

Eğer bu kitabı okuduysanız aşağı ufacık bir yorum bırakırsanız sevinirim. Şimdilik hepiniz hoşçakaln ^^

28 Nisan 2016 Perşembe

Tanıtım :)

Bunu okuyan okumayan herkese merhabalar :D
Bu benim ilk blog yazım olacak ve çok heyecanlıyım açıkçası ^^ Bu blog işine pat diye girmek yerine dedim ki “Neden önce kısa bir şekilde kendimi tanıtmıyorum ki?” Veee evet, şimdi bunu yazıyrum :D
Adım Ahsen ve 16 yaşındayım. İki yıldır ciddi bir şekilde kitap okuyucusuyum ve artık tam olarak bir “bağımlı”yım. Blogumun ismi de oradan geliyor aslında başka bir şeye bağımlı olduğumdan değil, yanlış anlamanızı istemem ._.
Kitap okumayı ve konuşmayı çok sevmeme rağmen etrafımda kitaplarla ilgili konuşabileceğim kimse olmadığından dolayı ben de böyle bir blog açmak istedim. İhtiyaçlarımı karşılayabilmem için kısacası :D
Muhtemelen çoktan anladığınız gibi bu blogda okuduğum kitaplarla ilgili yorumları ve onun gibi şeyleri paylaşmak istiyorum. Mimleyen olursa tag yapmayı falan da isterim adjnad
Gerçi ben mimleyen olmasa da yapabilirim yani kendimde o potansiyeli görüyorum ._.
Aklıma bahsedebileceğim başka bir şey gelmedi ama söyleyeceklerim şimdilik bu kadardı sanırım :D Okuyan olsa da olmasa da umarım kendimi ve “okuyan kesimi” eğlendirmeyi beceririm ^^ Ben şimdiden buraları sevdim bile.

Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete bakalım o.0 Kendinize iyi bakın ^^